Page 131 - Emlak Vergisi Uygulaması 2019
P. 131

Mükellefiyet ve Mükellef

           337.   Taşınmazdaki  intifa  hakkı,  taşınmazın  yok  olması,  kamulaştırma,  mahkeme  kararı,
                  cebri icra, ölüm, tüzel kişiliğin sona ermesi ve terkin ile sona erer. Medeni Kanun’un
                  797’nci maddesi uyarınca tüzel kişilikler lehine öngörülen intifa hakkı, tüzel kişiliğin
                  ortadan kalması ile son bulur. Ayrıca tüzel kişiler için intifa hakkı en fazla yüz yıl ola-
                  rak ihdas edilebilmektedir.

           338.   İntifa hakkı kira ile karıştırılmamalıdır. Kirada kullanma hakkının ayni olarak devri söz
                  konusu değildir. Mülkiyet sahibinin (ya da kiraya veren kişi intifa hakkı sahibi ise intifa
                  hakkı sahibinin) kullanma hakkı devam etmekte, taşınmazı kiraya verenin yani kirala-
                  yanın mükellefiyeti devam etmektedir. Kiracıların emlak vergisi ile ilgili sorumlulukları
                  yoktur. 212  Bu konuda kişiler arasında yapılan sözleşme ve sözleşme hükmüne dayalı

                  212  Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 08.12.2006 tarih ve E:2006/300, K:2006/363 sayılı kararında;
                  arazi vergisini, arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenlerin ödeye-
                  ceğinin hükme bağlandığı, üst hakkı ile sadece inşaat yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi elde
                  edildiği, üst hakkı ile intifa hakkının sağladığı tüm yetkilerin kullanılmasının mümkün olmadığı, Emlak Vergisi Kanu-
                  nu’nda arazinin irtifak hakkı sahibinin değil, irtifak hakkının bir çeşidi olan, mülkiyet hakkına en yakın yetkileri sağla-
                  yan  intifa  hakkı  sahibinin  vergi  mükellefi  olduğunun  belirtildiği  gerekçesiyle  inşaat  hakkına  sahip  olan  davacının
                  emlak vergisi mükellefi olduğunun kabulünün mümkün olmadığına, karar verilmiştir.
                  Bu hususla ilgili olarak, Danıştay 9. Dairesi’nin 23.02.2006 tarih ve E:2005/552, K:2006/499 sayılı; arazi vergisi
                  mükellefinin arazinin maliki varsa intifa hakkı sahibi olduğu, inşaat hakkına (üst hakkı) sahip olan vakfın mükellef
                  olarak  kabul  edilemeyeceği  yönündeki;  ve  yine  Danıştay  9.  Dairesi’nin  15.06.2017  tarih  ve  E:2016/23141
                  K:2017/5920  sayılı;  Diğer  taraftan,  mülkiyet  hakkının  sağladığı  bazı  yetkilerin  kullanılmasına  imkan  veren  irtifak
                  hakkı ve çeşitleri Türk Medeni Kanunu'nun 779. ila 838. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan düzenlemelerde, irtifak
                  hakkının çeşitleri, taşınmaz lehine irtifak hakkı, intifa hakkı, oturma hakkı, üst hakkı, kaynak hakkı ve diğer irtifak
                  hakları  olarak  sayılmış  olup,  813. maddede,  intifa  hakkı konusu  olan  malın  vergi  ve resimlerinin,  intifa süresince
                  intifa hakkı sahibine ait olduğu, vergi ve resimlerin malik tarafından ödenmesi halinde, intifa hakkı sahibinin bunları
                  malike tazmin etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, "Diğer İrtifak Hakları" başlıklı 838. maddesinde malikin,
                  taşınmaz üzerinde herhangi bir kişi veya topluluk lehine atış eğitimi veya spor alanı ya da geçit olarak kullanılmak gibi
                  belirli bir yararlanmaya hizmet etmek üzere başka irtifak hakları da kurabileceği açıklanmıştır. Dosya içerisinde yer
                  alan tapu senedinde, binaların üzerinde bulunduğu arazinin mülkiyetinin 2007 yılından itibaren Hazineye ait olduğu;
                  2009 yılında davacı lehine irtifak hakkı tesis edilerek, "diğer irtifak hakkı tesisi" kaydıyla tapuya şerh edildiği görül-
                  mektedir. Bu durumda, söz konusu taşınmazın malikinin Hazine olduğu, davacının ise Türk Medeni Kanunu'nun 838.
                  maddesi  uyarınca  irtifak  hakkı  sahibi  olduğu  anlaşılmaktadır.  Bu  itibarla,  davacının  intifa  hakkı  sahibi  olmaması
                  nedeniyle  bina  vergisini  ödemekle  yükümlü  bulunmaması  ve  taşınmazın  malikinin  Hazine  olduğunun  açık  olması
                  karşısında  davacının  emlak  vergisi  mükellefi  olduğu  kabul  edilerek,  davacı  adına  düzenlenen  ödeme  emrinde  ve
                  davaının  kısmen  kabulüne, kısmen  reddine  ilişkin vergi  mahkemesi  kararında  hukuka  uygunluk  bulunmamaktadır
                  yönündeki kararlarını da zikretmek yerinde olacaktır.
                  Danıştay  9. Dairesi'nin  16.2.2016  tarih ve  E:  2013/4793  K:2016/463  sayılı  kararı:  davacı  şirketin  Emlak  Vergisi
                  Kanunu'nun 3. maddesinde yer alan malik, intifa hakkı sahibi ya da binaya malik gibi tasarruf edenlerden olmadığı
                  aksine "kiracı" olduğu açık olduğundan davacının emlak vergisi mükellefi olmadığı anlaşılmaktadır. …Bu durumda,
                  emlak vergisi mükellefi olmayan davacı adına tahakkuk ettirilen emlak vergisinde ve kültür varlıklarına katkı payında
                  hukuka  uyarlık  bulunmadığından, temyize  konu vergi mahkemesi  kararı  sonucu  itibarıyla  yasaya  ve  usule  aykırılık
                  görülmemiştir.
                  Danıştay 9. Dairesi'nin 16.2.2016 tarih ve E:2013/4769 K:2016/462 sayılı kararı: Yukarıda yer alan hükümlerden,
                  1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun, 1. maddesinde düzenlenen bina vergisi mükellefinin, aynı Kanunun 3. madde-
                  si uyarınca binanın maliki, varsa intifa hakkı sahibi bunlardan her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenlerin
                  olduğu, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6. maddesi ile Geçici 3. maddesinde yer alan istisnadan ise Emlak
                  Vergisi Kanununun 3. maddesinde bahsi geçen vergi mükelleflerinin yararlanacağı, vergi mükellefi olmayan kişi yada
                  kurumun o verginin istisnasından da yararlanamayacağı açıktır. …Dosyasının incelenmesinden, 09.10.2000 tarihin-
                  den itibaren 08.10.2030 tarihine kadar Hazine arazisinde yer alan Kocaeli serbest bölgesinin kurulması ve işletilme-
                  si hakkını elde eden davacı şirketin, sözkonusu alanda yaptığı binalara ilişkin olarak emlak bildiriminde bulunmadığı-
                  nın tespiti üzerine davalı idare tarafından beyana çağrı talebinde bulunulduğu, davacının anılan çağrıya cevap ver-
                  memesi üzerine, davacı şirket adına 2009-2012 yılları için emlak vergisi, taşınmaz kültür varlıklarına katkı payı, vergi
                  cezası ve usulsüzlük cezasının tahakkuk ettirildiği, Mahkeme tarafından; davacının vergisi uyuşmazlık konusu olan
                  binalar nedeniyle vergi mükellefi olduğu sonucuna varılarak, davacı adına ihbarname kuralı işletilmek suretiyle vergi-
                  lerin  bir  ihbarname  ile  bildirilip  ilan  panosunda  ilan  edilmesi  gerektiği,  aksi  yönde  düzenlenen  tahakkuk  fişlerinin
                  hukuka  uygun  bir  şekilde  düzenlenmediği  gerekçesiyle,  davanın  kabulüne  karar  verildiği  anlaşılmıştır.  …Olayda;
                  davacı şirket ile Dış Ticaret Müsteşarlığı arasında, Kocaeli Serbest Bölgesi'nin davacı şirket tarafından kurulup işle-
                  tilmesine yönelik sözleşme imzalandığı, sözleşme süresinin otuz yıl olduğu (2000-2030 yılları arası), anılan sözleş-
                                                                                    TBB | 103
   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135   136