Page 384 - Emlak Vergisi Uygulaması 2019
P. 384

Açıklamalı ve İçtihatlı Belediyelerde Emlak Vergisi Uygulaması

                  lanma izni alınmış ve kat mülkiyeti tesis edilmişse bu durumda vergi tam olarak ta-
                  hakkuk ve tahsil edilmelidir. 703









                  703  Kültür ve Tabiat Varlıkları ile Boğaziçi Kanunu muafiyeti ile ilgili olarak bazı hususlara ilişkin bazı değerlendirmeler
                  yapmak gereklidir:
                  Anayasa’nın 63’üncü maddesinde, “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu
                  amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek
                  sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.” hük-
                  müne, 73’üncü maddesinde “ Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre; vergi ödemekle yüküm-
                  lüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri
                  malî  yükümlülükler  kanunla  konulur,  değiştirilir  veya  kaldırılır.  Vergi,  resim,  harç  ve  benzeri  malî  yükümlülüklerin
                  muaflık, istisnalar ve indirimleriyle  oranlarına  ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde
                  değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
                  Kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasına yönelik yürürlükte bulunan muafiyet hükümleri Anayasa’nın
                  vergi ödevini düzenleyen 73’üncü maddesinde yer alan ilkeler ile çelişmektedir. Emlak vergisi her ne kadar bir hizme-
                  tin karşılığı olarak alınmamaktaysa da, bu vergileri tahsil eden belediyeler tarafından mahalli ve müşterek ihtiyaçların
                  karşılanması için kullanılmaktadır. Böylece mevcut muafiyet hükümleri ile vergiden muaf tutulan taşınmaz malikleri
                  tarafından vergi ödenmezken, diğer taşınmaz malikleri tarafından vergiler ödenmektedir. Muaf tutulan taşınmazların
                  niteliği de göz önünde tutulduğunda maddi olarak durumu iyi olmayan kişilerden verginin tahsil edilmekte olduğu,
                  mali gücü daha iyi olan kişilerin vergi ödememekte olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum Anayasa’da belirtilen vergi-
                  nin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali güce göre alınması, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının sağ-
                  lanması ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
                  Emlak Vergisi Kanunu’nun 17.07.1972 tarihli ve 1610 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesi ile değişik 22’nci madde-
                  sinde “Bina ve Arazi Vergileri ile ilgili muaflık ve istisna hükümleri bu kanuna eklenmek veya bu kanunda değişiklik
                  yapılmak suretiyle düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme rağmen daha sonra çıkarılan birçok kanunla muaf-
                  lık  ve  istisna  hükümleri  getirilmiştir.  Bu  hususlarda  belediyelerle  mükellefler  arasında  çıkan  ihtilaflarla  ilgili  olarak
                  Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı ile sonraki kanunlara üstünlük tanıyarak Emlak Vergisi Kanunu dışındaki
                  muafiyet  hükümlerinin  uygulanmasına  da  karar  vermiştir.  Danıştay  kararları  ve  kanun  hükümleri  de  göz  önünde
                  bulundurularak; verginin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali güce göre alınması, vergi yükünün adaletli ve den-
                  geli dağılımının sağlanması ilkelerinin yanında kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunması da Anayasal ilke
                  olduğundan bu hükümler arasında denge gözetilerek muafiyetin kapsamı yeniden belirlenmelidir.
                  Muafiyet tanınan taşınmazlardaki yasal olmayan yapılaşmalara karşı idarelerin yetersiz kaldığı Danıştay kararlarında
                  da belirtilmiştir. Bu durumda yasaya aykırı olarak yapı yapılmasına rağmen muafiyetten yararlanılması da söz konusu
                  olabilmektedir.  Bu  hususta  belediyeler  gibi  Mahkemelerce  de  yanlış  yorumlamalar  yapılarak  kamu  kaynaklarının
                  azalmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesinin finansmanında adaletsiz uygulamalara yol açılmaktadır. Emlak vergi-
                  sinin mahalli giderlerin finanse edilmesi ve mahalli hizmetlerden faydalananların bu hizmetlerin giderlerine katılması
                  yönünde bir fonksiyonu bulunmaktadır. Emlak vergisi düzenlemeleri ile belediye ve mücavir sınırları dâhilindeki her
                  arsa ve bina vergiye tabi kılınmıştır.  Ancak maliklerinin taşınmazdan bir takım yasal nedenlerle yararlanamadıkları
                  durumlarda  kısıtlılık  uygulaması  sisteme  dahil  edilmiş  ve  bununla  hakkaniyete  uygunluk  sağlanmaya  çalışılmıştır.
                  Ancak tapu kütüğüne "korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır" kaydı konulmuş olan ve I inci ve II nci grup olarak
                  gruplandırılmış bulunan taşınmaz kültür varlıkları ile arkeolojik sit alanı ve doğal sit alanında yer alan taşınmazlar ile
                  Boğaziçi Kanunu kapsamında kalan taşınmazlar yönünden değerlendirme yapıldığında; normal bir binada oturandan
                  vergi alınırken, bu taşınmazlarda yer alan bina ve müştemilatlarından ve bu alanlardan olup da ticari geliri olan ta-
                  şınmazlardan,  belediyenin  her  türlü  hizmetinden  yararlanmalarına  rağmen  vergiden  muaf  tutulmaları  Anayasanın
                  73’üncü maddesine aykırı olduğu gibi diğer mükellefler yönünden de adalet duygusunu incitmektedir. Vergi Usulünde
                  hakim  olan  fiili  durum  prensibine  bu  taşınmazlar  yönünden  açıklık  sağlanarak,  bu  taşınmazların  da  emlak  vergisi
                  ödemelerine yönelik yasal düzenlemelerin yapılması gereklidir.
                  Bu konuda yapılacak bir yasal değişiklikle, 2863 sayılı Kanun’un 21’inci maddesindeki taşınmazlar bakımından, ister
                  arsa  ister  bina  olsun,  gelirin  söz  konusu  olduğu  durumlarda  emlak  vergisi  alınması  mümkün  olabilmeli,  bu  yerler
                  mesken olarak kullanılmakta ise belli bir meblağın üzerindeki değere sahip binalar bakımından emlak vergisi muafi-
                  yeti kaldırılmalı ya da bu binaların belli meblağı vergiden istisna tutularak kalan kısmı vergiye tabi kılınmalıdır. Aynı
                  şekilde, Boğaziçi Kanunu kapsamındaki arsalar bakımından; üzerlerine her ne şekilde olursa olsun gelir söz konusu
                  ise emlak vergisi alınması mümkün olabilmeli ya da bu arsaların belli bir değeri vergiden istisna tutularak kalan değer
                  vergiye tabi kılınmalıdır. Ayrıca bu konuda kısıtlılık yönünden oluşabilecek ihtilafların da giderilebilmesi için, Tasarrufu
                  Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğin 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasına, bu değişiklikle vergiye tabi
                  olan bina, arsa ve araziler bakımından kısıtlılık hükümlerinin uygulanmayacağı yönünde bir cümle de eklenmelidir.

                  356 | TBB
   379   380   381   382   383   384   385   386   387   388   389